Selim, bir sabah uyandığında, rüyasından sadece şu cümleyi hatırlıyordu : “Kuş gibi hafifleyeceksin, yeter ki biraz cesur ol !” Yatakta, gözlerini tavana dikerek detayları hatırlamaya çalıştı ama rüyaya dair hemen her şey silinip gitmişti… Yalnızca, elinde asa, baston ya da ona benzer uzun bir cisim olan ipince beyaz bir siluet, ikna edici bir ses tonuyla hayal meyal zihninde canlanıyordu. Bunun bir ak sakallı dede olma ihtimali, onu sabah sabah bayağı […]
Blog Posts
Evinizde bir akşam yemeği vakti. Annen her şeyi hazırlar, baban yemek masasına teşrif eder, ağabeyin hemen babanın karşısında konumlanır. Sense arkadaşlarınla oynarken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığından annene söz verdiğin dönüş saatini her zaman olduğu gibi geçirirsin. Nihayet o, pencereden seslenerek seni, haylaz evladını yemeğe çağırır. Eve kan ter içinde geldiğindeyse biraz da masada bekleyen babandan çekindiği için sitemkar ama halden de anlayarak sorar : “ Neredesin sen ? Hadi hemen […]
İstanbul’un virane hanlarından birinde çamurlu, pis bir su birikintisinin ortasına atılmış büyük, eski bir taşım ben. Talihim her zaman böyle kötü değildi elbette. Yüz elli yıla yakın buraların en güzel, en şaşaalı günlerini de yaşadım. Mimarı, eserini tamamlarken, dualar eşliğinde han duvarının en tepe noktasına kendi elleriyle yerleştirmişti beni. Rehberler, hanın tarihini turistlere anlatırken, yukarı bakarak elleriyle yıpranmış duvarları gösterdiklerinde, onlarla göz göze gelirdim. Defalarca dinlediğim halde hanı kimin inşa […]
Her sabah dinlediğim radyo kanalı, küresel ısınma hakkında ciddi uyarılarda bulunuyordu. Buzulların gitgide eridiğinden, yaşam alanı kalmayan soğuk iklim hayvanlarının soyunun tükeneceğinden, gelecek günlerin daha da sıcak olacağından bahsediyor farkındalık yaratmaya çalışıyordu. Çevreciler böyleydi işte. Her şeyi abartma huyları had safhadaydı. O sırada benim düşündüğüm tek şeyse sıcak poğaçam ve çayımdı. Çayımın son yudumunu da içerek harika bir Pazartesi iş gününe resmen başladım. Birden, sistem odasından yıllardır gelen rutin klima […]
Kendi yağında kavrulan, kaplumbağaları ve balığıyla dertleşen, serseri gibi görünse de aslında sadece hayatta kalmaya çalışan merhametli bir adamdır. Tüm arkadaşları onun gibi kentin varoşlarında yaşayan, belki kötü kokan ama yalansız ‘samimi’ insanlardır. Bir de kendisi kadar garip, dikkat çekmeyen bir kıza aşıktır. Daha filmin ilk dakikalarında farkında olmadan kendimizi onun yerine koyar, basit bir yaşam süren bu iyi kalpli boksörün var olabilme mücadelesine ortak oluruz. Nihayet ‘serseri’ olmadığını herkese […]
Bayram arifesiydi. Aylar önce burada mutluluk reçetesi yayımlayan Deli gitmiş yerine huysuz, aksi, suratsız bir adam gelmişti. Sonra o adam da gitmiş yerine huysuz, aksi, suratsız hatta lanet bir adam gelmişti. Sonra o adam da gitmiş yerine… Sanıyorum ne demek istediğimi anladınız. Uzatmanın hiç alemi yok. Kısacası işler benim açımdan sarpa sarmış, gelen gideni aratır olmuştu. Gittikçe daha da dibe vuruyor, yüzeye çıkarak soluklanmak için en ufak bir çaba dahi […]
Uzun zamandır beklenen bahar nihayet kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Leylaklar açıyor, herkesin yüzü gülüyor, yaza hazırlanan insanlar kilo vermek için daha bir şevkle spor yapıyorlardı. Arada sırada, “bakın geldim geçiyorum, sıcak yaz günlerinde beni çok ararsınız , kıymetimi bilin !” , der gibi sıcaklık yükseltse de, ilkbahar türlü dertlerle ömrünü heba eden insanoğlunun her zaman gözdesi olagelmişti. İşte böyle bir Pazartesi sabahı, telefonunun alarmıyla uyandı. Alarmı erteleyerek on dakikalığına […]
Yoğun bir iş gününün sonunda eve dönmüş, elimde kumanda, beynimi uyuşturacak bir dizi izlemek için televizyonun karşısına oturmuştum. Ayağımı önümdeki sandıktan bozma pufa uzatarak çayımı yudumlarken, kanalları zaplamaya başladım. Ne çare ki benim uydu alıcısı son zamanlarda adeti olduğu üzere yine hiçbir kanalı göstermiyordu. Normalde bu saatlerde Kebapçı Celal, “Evlaaaaaat” , diyerek titrek elleriyle ekranda arz-ı endam etmeliydi. Benim gördüğüm ise sadece siyah bir ekranda beliren “Sinyal zayıf veya yok” ibaresiydi. Tüm gün yeşil siyah […]
Yazılarımda, önce emektar bir printer’in, devamında da Şirin Baba’nın helvasını yedikten sonra biraz olsun doymuş, durulmuştum. Bahar güneşinin İstanbul’a teşrif etmesiyle yeniden suya sabuna dokunmayan konularda yazarak, ahaliden gelen”Hadi printer neyse de Şirin Baba’dan ne istedin ? Hikaye böyle bitirilir mi ?” serzenişlerini geçmişte bırakmak, siz sevgili okuyucularımın -eğer varsanız tabii- yüzlerine kalıcı birer gülümseme yerleştirmek istiyordum. İşte bu ulvi duygularla evdeki bilgisayarımın başına oturdum, mutlu bitecek bir hikaye düşünmeye […]
Zor ve bitmek bilmeyen bir günün sonunda, Şirin Baba kendini yatağına zor atmıştı. Her zamanki gibi Gargamel’in kara büyülerini savuşturmak, şirinlerin sorunlarını dinlemekten bitap düşmüştü. Mantar evinin penceresinden bahar rüzgarı püfür püfür esiyor, adeta onu hiç bilmediği diyarlara tatlı tatlı çağırıyordu. Bir gün daha köyünü türlü belalardan korumuş olmanın ; bu köyün sonsuza dek böyle kalacağına olan inancın verdiği iç huzuruyla, gözleri kendiliğinden kapandı. Şirin Baba, ihtiyacı olan o kopkoyu, […]
Her şeyi öylece bırakarak gitme isteği, içinde o kadar güçlü bir şekilde nüksetti ki o anda neyi var neyi yok her şeyden vazgeçebilirdi. ‘Bu defa tamam ! Artık yeter, planım hazır’ dedi. Gözlerini kapadı ve son bir kez kafasındaki planı detaylarıyla düşünmeye başladı : 1.“Bu eylem kesinlikle aniden ve kimseye haber vermeden gerçekleştirilmeli. Seni kalman için mantıklı nedenlerle yolundan döndürebilecek kimseyle görüşmemelisin. Eğer ille birileriyle görüşeceksen hayalperest olanları seç. Hedefine […]
Yıllardır çalıştığı bu iş yerinde, hiç kimsenin anlayamadığı garip sesler çıkararak görevinin başında son nefesini verdi. İstanbul’a yaklaşık on sene önce deniz aşırı bir ülkeden gelmişti. Dilini hiç bilmediği, kimseyi tanımadığı bu güzel şehre geldiği günün ertesi, yeni işine başlamıştı. İş yerindekiler ilk zamanlar onu anlamakta biraz zorlanmıştı ama kısa süre sonra herkesle iyi kötü anlaşır olmuştu. Gün içinde ona işi düşmeyen yok gibiydi. Kendisinden istenenleri hep zamanında ve özenle bitirmiş, […]


















