Penceremden ne zaman dışarı baksam gözüm sürekli ona takılıyordu. Sitedeki bir apartmanın en üst katının balkonunda yapayalnız ama kendinden emin etrafı seyrediyordu. Saksının tabanı balkon duvarına çok sağlam basıyor, içindeki toprağın ağırlığı ona güven veriyor olmalıydı. Duvarın en uç noktasındaki köşede siteye hakim bir noktadaydı ve yakınında görüş alanını kapatan ne bir bina, ne başka bir saksı vardı. O kadar uçtaydı ki balkonun zeminine düşmesindense o yükseklikten en aşağı düşmesi […]
Kategori: Blog
Bembeyaz bir duvarda, işlevsiz boş bir deliğim. Bir matkabın ısrarıyla yavaş yavaş başlayan varoluşum, hoyrat bir tornavidanın içimi boşaltmasıyla felce uğradı. Vidam, boynunda asılı tabloyla beraber benden çalınalı henüz çok geçmedi. İçimde parçalanmış bir dübel ve tarifsiz bir boşlukla kalakaldım. Bir zamanlar bütünken mutluluk kattığım bu küçücük evde varlığım bile hissedilmezdi. Şimdi herkes varlığımın farkında fakat maalesef bu kötürüm halimle onları rahatsız eden koca bir çirkinliğe dönüştüm. Ev sakinleri karşımdaki […]
“Yalnızlık dediğin, eski bir sandalyenin gıcırdamasıdır yalnızlık…” İskender Abi, Leyla ile Mecnun Müdavimi olma yolunda ilerlediğim bu mekanda tek başına olma hissini seviyorum. Daha önceleri böyle durumlarda etrafı inceler, gözlemler yapardım. Artık sadece kendimi dinliyor, daha iyi tanımaya, anlamaya çalışıyorum. Hem zaten insanın en çok kendisini anlamaya ihtiyacı yok mu? Neden burada olduğumu, neden her gün buraya gelip zaman geçirdiğimi kendime soruyorum. Bir şey ya da birini mi bekliyorum? Bir şeyden […]
Şimdi bir süre gözümüzü kapatıyor, kendimizi artı ve eksilerimizle değerlendirerek beş üzerinden değerlendiriyoruz… Ne çıktı? Çok düşükse tabii ki söylemeyebilirsiniz 🙂 Tahminimce nerden baksanız en az üç buçuk, dört falan çıkmıştır. Peki, bir de tanıdığınız tanımadığınız herkesin size, sizin de onlara puan verdiğiniz bir dünyayı düşünmeye hazır mısınız? Durun daha gözünüzü açmayın, çünkü bitmedi! Üstüne, ortalamanızın tüm hayat akışınızı etkilediğini hayal edin. Yani tüm yaşamınızın başkalarının değerlendirmelerine göre şekillendiğini…Çok can […]
Ne zaman bir şeylerden uzaklaşmak, düşüncelere dalmak yahut güzel bir rüya görmek istese, kendini hep onu dinlerken buluyordu. Siyah beyaz bir fotoğrafta, piyanosunun başında uzaklara dalmış o güzel kadını. Kadının bakışlarında hüzün ağırlıkta olsa da tam tanımlayamadığı birkaç duygunun ortak yansıması vardı. Gözlerinin rengini hep yeşil hayal etmişti. Başka ihtimal yoktu, mutlaka öyle olmalıydı ! Sırf hayal kırıklığına uğramaktan korktuğundan, renkli fotoğraflarını araştırmaya hiç yeltenmemişti. Fotoğraf, tamamı bu piyanist tarafından icra edilmiş […]
Uzun zamandır sadece dört bloktan oluşan, oldukça eski bir sitede oturuyorum. İstanbul’da son yıllarda yapılan ‘güvenlikli’, ‘havuzlu’, ‘lüks’ rezidanslardansa, bu bodur binalar bana çok daha değerli, ‘insani’ geliyor. Müteahhitlere fazla kar bırakmadığı için başına kentsel dönüşüm gelmemesine içten içe seviniyorum. Bu durumdan memnun olmayanların serzenişlerini dinlerken, bıyık altından gülümsüyorum. Salonun penceresinden dışarı baktığımda açık alana park etmiş arabaların, apartmanları çevreleyen ağaçların yanı sıra, mini minnacık bir de park görüyorum. Belediyenin […]
Günün erken saatleri olmasına rağmen Nişantaşı yine kalabalık. Çoğu işe yetişmeye çalışan vakti kıt insanlardan oluşan bu telaşlı topluluk, sonrasında yerini daha fazla zamanı olanlara bırakacak. Saatime bakıyorum, sekiz buçuk. Hemen her öğlen uğradığım, benim için artık alışkanlık haline gelmiş kafeye, bu defa sert bir sabah kahvesi içmek için yaklaşıyorum. Mekanın önündeki masalardan birinde, entelektüel görünümlü, altmışlarında birisi oturuyor. Genelde öğlenleri gördüğüm bu adamın, sabahın köründe burada olması beni şaşırtıyor. […]
Evinizde bir akşam yemeği vakti. Annen her şeyi hazırlar, baban yemek masasına teşrif eder, ağabeyin hemen babanın karşısında konumlanır. Sense arkadaşlarınla oynarken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığından annene söz verdiğin dönüş saatini her zaman olduğu gibi geçirirsin. Nihayet o, pencereden seslenerek seni, haylaz evladını yemeğe çağırır. Eve kan ter içinde geldiğindeyse biraz da masada bekleyen babandan çekindiği için sitemkar ama halden de anlayarak sorar : “ Neredesin sen ? Hadi hemen […]
Kendi yağında kavrulan, kaplumbağaları ve balığıyla dertleşen, serseri gibi görünse de aslında sadece hayatta kalmaya çalışan merhametli bir adamdır. Tüm arkadaşları onun gibi kentin varoşlarında yaşayan, belki kötü kokan ama yalansız ‘samimi’ insanlardır. Bir de kendisi kadar garip, dikkat çekmeyen bir kıza aşıktır. Daha filmin ilk dakikalarında farkında olmadan kendimizi onun yerine koyar, basit bir yaşam süren bu iyi kalpli boksörün var olabilme mücadelesine ortak oluruz. Nihayet ‘serseri’ olmadığını herkese […]
Bayram arifesiydi. Aylar önce burada mutluluk reçetesi yayımlayan Deli gitmiş yerine huysuz, aksi, suratsız bir adam gelmişti. Sonra o adam da gitmiş yerine huysuz, aksi, suratsız hatta lanet bir adam gelmişti. Sonra o adam da gitmiş yerine… Sanıyorum ne demek istediğimi anladınız. Uzatmanın hiç alemi yok. Kısacası işler benim açımdan sarpa sarmış, gelen gideni aratır olmuştu. Gittikçe daha da dibe vuruyor, yüzeye çıkarak soluklanmak için en ufak bir çaba dahi […]
Uzun zamandır beklenen bahar nihayet kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı. Leylaklar açıyor, herkesin yüzü gülüyor, yaza hazırlanan insanlar kilo vermek için daha bir şevkle spor yapıyorlardı. Arada sırada, “bakın geldim geçiyorum, sıcak yaz günlerinde beni çok ararsınız , kıymetimi bilin !” , der gibi sıcaklık yükseltse de, ilkbahar türlü dertlerle ömrünü heba eden insanoğlunun her zaman gözdesi olagelmişti. İşte böyle bir Pazartesi sabahı, telefonunun alarmıyla uyandı. Alarmı erteleyerek on dakikalığına […]
Yoğun bir iş gününün sonunda eve dönmüş, elimde kumanda, beynimi uyuşturacak bir dizi izlemek için televizyonun karşısına oturmuştum. Ayağımı önümdeki sandıktan bozma pufa uzatarak çayımı yudumlarken, kanalları zaplamaya başladım. Ne çare ki benim uydu alıcısı son zamanlarda adeti olduğu üzere yine hiçbir kanalı göstermiyordu. Normalde bu saatlerde Kebapçı Celal, “Evlaaaaaat” , diyerek titrek elleriyle ekranda arz-ı endam etmeliydi. Benim gördüğüm ise sadece siyah bir ekranda beliren “Sinyal zayıf veya yok” ibaresiydi. Tüm gün yeşil siyah […]