“Belkim bir kertenkeleydim, piç edilmiş bir yağmurun serini” Can Yücel Tozu dumana katarak tam gaz zirveye doğru yol alıyorum. Koordinatları girdiğim navigasyon cihazı çoktan devre dışı kaldı. Torpidoda bulundurduğum eski bir haritadan ara sıra rotamı kontrol ediyorum. İşaretlediğim noktaya az kalmış olmalı, yol bitiyor gibi. İlerde yer yer paslanmış bir levha var. Epeyce yaklaşınca üzerindeki soluk yazıyı güçlükle okuyabiliyorum, “Araç giremez”. Ani bir frenle arabayı durduruyorum. Her yeri sapsarı bir […]
Etiket: baba
Engin, televizyonu epey önce kapatmış olmasına rağmen hala büyülenmiş gibi ekrana bakıyordu. Filmin son sahnesini deyim yerindeyse soluksuz izlemiş, üzerinde yarattığı şok dalgasını henüz atlatamamıştı. Mutlak bir sessizliğin içinde, zifiri karanlıkta kıpırtısız oturuyor, boş bakan gözleri kararmış ekrandaki yansımasını zorlukla seçebiliyordu. Uzamış bakımsız sakallarından arda kalan sararmış suratı, burnuna emaneten konmuş havası veren yuvarlak gözlükleri ekranda hayal meyal görünseler de; bir haftadır üzerinden çıkarmadığı beyaz atleti neredeyse, “şimdi üçe kadar […]
Şehir üşüyor. Oda soğuk. Yorgan küçük. Ben de küçüğüm. Pencereyi kapıyorum. Karanlık yatağın içine sızarak yorganın altında kaybolma zamanı. Ayaklarım hep daha çok üşür. Yine öyleler. Isınmaları için yorgana sıkı sıkı sarıyorum. O zaman da terliyorlar, ama soğuk soğuk. Yatağıma sakladığım en sevdiğim oyuncaklarıma değiyorlar. Onlar da üşümüşler…Dertop olmuş, nefesimle ısınmaya çalışıyorum. Soğuk girdiğim yatağın yavaş yavaş ısınması… Beslenme çantamdan muz çıkması… İşte beni en çok mutlu eden iki şey! […]