Engin, televizyonu epey önce kapatmış olmasına rağmen hala büyülenmiş gibi ekrana bakıyordu. Filmin son sahnesini deyim yerindeyse soluksuz izlemiş, üzerinde yarattığı şok dalgasını henüz atlatamamıştı. Mutlak bir sessizliğin içinde, zifiri karanlıkta kıpırtısız oturuyor, boş bakan gözleri kararmış ekrandaki yansımasını zorlukla seçebiliyordu. Uzamış bakımsız sakallarından arda kalan sararmış suratı, burnuna emaneten konmuş havası veren yuvarlak gözlükleri ekranda hayal meyal görünseler de; bir haftadır üzerinden çıkarmadığı beyaz atleti neredeyse, “şimdi üçe kadar […]
Etiket: Şirin Baba
Yazılarımda, önce emektar bir printer’in, devamında da Şirin Baba’nın helvasını yedikten sonra biraz olsun doymuş, durulmuştum. Bahar güneşinin İstanbul’a teşrif etmesiyle yeniden suya sabuna dokunmayan konularda yazarak, ahaliden gelen”Hadi printer neyse de Şirin Baba’dan ne istedin ? Hikaye böyle bitirilir mi ?” serzenişlerini geçmişte bırakmak, siz sevgili okuyucularımın -eğer varsanız tabii- yüzlerine kalıcı birer gülümseme yerleştirmek istiyordum. İşte bu ulvi duygularla evdeki bilgisayarımın başına oturdum, mutlu bitecek bir hikaye düşünmeye […]
Zor ve bitmek bilmeyen bir günün sonunda, Şirin Baba kendini yatağına zor atmıştı. Her zamanki gibi Gargamel’in kara büyülerini savuşturmak, şirinlerin sorunlarını dinlemekten bitap düşmüştü. Mantar evinin penceresinden bahar rüzgarı püfür püfür esiyor, adeta onu hiç bilmediği diyarlara tatlı tatlı çağırıyordu. Bir gün daha köyünü türlü belalardan korumuş olmanın ; bu köyün sonsuza dek böyle kalacağına olan inancın verdiği iç huzuruyla, gözleri kendiliğinden kapandı. Şirin Baba, ihtiyacı olan o kopkoyu, […]