Vikont ve Matmazel

Onu hep pencerede görürdüm. Uzun beyaz bıyıkları, eskimiş smokiniyle orada öylece dururdu. Artık çok eskilerde kalan meşhur Cumhuriyet balolarından fırlamış kadar mağrurdu. Baktığımı belli etmemeye çalışarak penceresinin önünden hızlı hızlı geçip giderdim. Hasbelkader göz göze gelsek hemen gözlerimi kaçırırdım. Neden bilmiyorum sanki bakışlarında içime işleyen bir şeyler vardı… Bir gün yine oradan geçerken aralanmış pencereden nefes almak ister gibi kafasını çıkarmış olduğunu gördüm. Gözlerini kapatmış sanki dünyanın en güzel rayihasını […]

Devamını Oku...

Babamın Terlikleri

deliabdal babamın terlikleri

Rıdvan amca sık sık yaptığı gibi yine bir akşam bize oturmaya gelmişti. Konuşurken sanki zor nefes alır gibi hırıltılar çıkarırdı. Babamla ikisi kafa kafaya verip, duman altı olmuş odada saatlerce dertleşirlerdi. Bahsettikleri şeyleri o zamanlar anlamadığım gibi pek de ilgilenmezdim. Sadece Rıdvan amca sinirlensin de o ‘ayıp’ sözcüğü tekrar söylesin diye heyecanla beklerdim. O sihirli an geldiğinde Ankara’daki birilerine öyle içten söverdi ki, o ayıp sözcük dünyanın en doğal sözcüğüne […]

Devamını Oku...

Emanet

süvari emanet

Yemyeşil kayın dallarının arasından kızgınlığını hissettiren güneşi görmek neredeyse imkansızdı. Süvari, bir yandan yüzünü gökyüzüne çevirmiş yapraklardan süzülerek gelen güneşin çehresine usul usul vuran ışığıyla huzur buluyor, öte yandan kim bilir en son ne zaman geçtiği bu eşsiz ormanın uçsuz bucaksızlığını tahayyül ediyordu. Cefakar atının sırtında tüm korkulardan uzakta, sonsuz bir güven duygusuyla dopdoluydu. Birden bunca yıldır hiçbir vakit olmayan bir şey oldu. Atı belki kuru bir dala bastığından belki […]

Devamını Oku...

Davetsiz Misafir

davetsiz misafir yolcu yolculuk

Orada istenmediğimi biliyordum. Yine de bir an evvel gitmeliydim. Aksi aklımın ucundan bile geçmiyordu. Buna karar verdiğimden beri günlerdir nasıl yapacağımı düşünüyordum. Hiçbir şey hatta o bile beni engelleyememeliydi. Gözlerinin içine bakıp ‘geldim… istemesen de, beni ömrümce yok saysan da geldim…’, diyebilmek için her şeyi göze almalıydım. Belki o ana kadar istenilmeyen özlenene dönüşecek, gözündeki ufacık bir ışıltıyla o puslu hava kül olup üzerimize örtülecek, bir anne çocuğunun üstünü örttüğünde […]

Devamını Oku...

Bekir ve Ben

fal kedi hikaye

Bekir’im evden gideli tam tamına üç gün oldu. Üç gündür yolunu gözlüyorum ki köşeden şöylece dönüp küçük patileriyle koşa koşa eve dönecek diye. Sanki sırra kadem bastı ufaklık. O ne yapar ki şimdi dışarıda? Korunmasız, sokağı bilmeyen, çelimsiz bir yavru. Neredeyse ayakta zor duruyor, ha düştü ha düşecek. Kendimi besleyemiyorum ki onu besleyeyim doğru düzgün. Yine de alabildiğim en iyi mamaları aldım ona. Alamadığımda da kendi yemeğimi paylaştım. Yemek seçmezdi […]

Devamını Oku...

Denge

denge deli abdal kısa hikaye

Beş kardeş o güne dek birbirlerine hep destek olmuş, yere her zaman sağlam basmışlardı. Ta ki o elem verici olay, bir plaj voleybolu maçında en büyük ağabeyleri Babuş’un dünyasını başına yıkana kadar. Aslında maç normal seyrinde gidiyor, beş kardeş her zamanki gibi çok iyi performans gösteriyordu. Ancak ne olmuşsa olmuş ve çok yüksekten gelen bir topa smaç vurmak üzere zıplayan Volkan, bir anda kendini yerde bulmuştu. Anlaşılan sağ bacağında bir […]

Devamını Oku...

Yedek Oyuncu

Fikri ağabeyin çalıştığım manavın karşısında evcil hayvanlar için aksesuar, mama satan kendi halinde bir mağazası vardı. Bizim mahallenin bilinen simalarındandı. Eski basketbolcu, koyu Fenerbahçeli olduğunu sağdan soldan duymuştum ama ne derece doğru bilmiyordum. Fiziğine baktığımda duyduklarımın doğru olduğuna inanmam için bir çok neden vardı. Bir doksandan uzun ve hayli geniş omuzluydu. Burun kemiğinin tam üstünde belli belirsiz bir yara izi vardı. Belki de maçlardan birinde yediği dirsek darbesiyle burnu kırılmıştı. […]

Devamını Oku...

Patika

Patika - Deli Abdal

“Belkim bir kertenkeleydim, piç edilmiş bir yağmurun serini” Can Yücel Tozu dumana katarak tam gaz zirveye doğru yol alıyorum. Koordinatları girdiğim navigasyon cihazı çoktan devre dışı kaldı. Torpidoda bulundurduğum eski bir haritadan ara sıra rotamı kontrol ediyorum. İşaretlediğim noktaya az kalmış olmalı, yol bitiyor gibi. İlerde yer yer paslanmış bir levha var. Epeyce yaklaşınca üzerindeki soluk yazıyı güçlükle okuyabiliyorum, “Araç giremez”. Ani bir frenle arabayı durduruyorum. Her yeri sapsarı bir […]

Devamını Oku...

Duman

duman

Engin, televizyonu epey önce kapatmış olmasına rağmen hala büyülenmiş gibi ekrana bakıyordu. Filmin son sahnesini deyim yerindeyse soluksuz izlemiş, üzerinde yarattığı şok dalgasını henüz atlatamamıştı. Mutlak bir sessizliğin içinde, zifiri karanlıkta kıpırtısız oturuyor, boş bakan gözleri kararmış ekrandaki yansımasını zorlukla seçebiliyordu. Uzamış bakımsız sakallarından arda kalan sararmış suratı, burnuna emaneten konmuş havası veren yuvarlak gözlükleri ekranda hayal meyal görünseler de; bir haftadır üzerinden çıkarmadığı beyaz atleti neredeyse, “şimdi üçe kadar […]

Devamını Oku...

Kavanoz Dipli Dünya

deli abdal kavanoz kül

Kendinden emin yavaş yavaş ilerliyor. Ne onun, ne onu iten ellerin acelesi var. Hele benim hiç yok. Tekerler beton zemindeki çatlaklara girince, sağa sola doğru tatlı tatlı sallanıyorum. Yine de kafam bulunduğu yeri kaybetmemekte ısrarcı. Sadece yüzümün yönü değişiyor, o da azıcık… İnatçı olduğumu, canın çıkıp huyun çıkmadığını söylerlerdi… Artık çok geç de olsa, ilk defa onlara bu kadar hak veriyorum. Ellerim göbeğimin üzerinde huzurla kavuşmuş, yolculuğun en heyecanlı anını […]

Devamını Oku...

Diken Kardeşliği

diken kardesligi kaktüs deli abdal

Onu barda gördüğüm ilk andan itibaren sevmiştim. Yüksek masalardan daha da yüksekteki bir rafta duran onca çiçeğin arasında tüm naifliğiyle bana gülümsüyordu. Saksısında, fırça darbeleriyle boyanmış totem tanrılarına benzer ilginç figürler vardı. Uzun süre onun yakınına bile oturmadım. Tam karşıdan görebileceğim uzakta bir yerden güzelliğini izlemeyi daha anlamlı buldum. Hep neden diğer çiçeklerden farklı olduğunu düşündüm. Neden ilgimi o çekiyordu da başkaları değil? Diğerlerine tarafsız bir gözle tek tek baktım. […]

Devamını Oku...

Mor Muz

şeytan deli muz

Şehir üşüyor. Oda soğuk. Yorgan küçük. Ben de küçüğüm. Pencereyi kapıyorum. Karanlık yatağın içine sızarak yorganın altında kaybolma zamanı. Ayaklarım hep daha çok üşür. Yine öyleler. Isınmaları için yorgana sıkı sıkı sarıyorum. O zaman da terliyorlar, ama soğuk soğuk. Yatağıma sakladığım en sevdiğim oyuncaklarıma değiyorlar. Onlar da üşümüşler…Dertop olmuş, nefesimle ısınmaya çalışıyorum. Soğuk girdiğim yatağın yavaş yavaş ısınması… Beslenme çantamdan muz çıkması… İşte beni en çok mutlu eden iki şey! […]

Devamını Oku...

Site Footer

Sliding Sidebar