12 Öfkeli Adam

Her şey ufak ya da büyük, yerli ya da yersiz bir kuşkuyla başlar. Şüphe yelkenlerimiz bir kere dolduğunda artık düşünce okyanusunda bata çıka ilerlediğimizi fark ederiz. Varlığımızı bize hatırlatan hatta sorgulatan zor bir yolculuktur bu. Rota uzun ve zorlu, yelkenlimiz pek küçüktür. Yine de gerçeğe ulaşmak için bir yolculuk başlamış, ona yaklaştığımız her aşamada yelkenlimiz de sanki büyümüş, güçlenmiştir. Peki gerçeğe ulaşmak için bunca uğraşa, çabaya değer mi? Şimdi bir […]

Devamını Oku...

Tatar Çölü

Her umudun içinde eser miktarda da olsa düş kurmak vardır. Peki ya düş bir kâbusa dönüştüyse ve hala umut etmekten geri duramıyorsak? Ya da sonunda bu kâbusun gönüllü tutsakları olduysak, yaşadığımız şeyi hala kâbus olarak adlandırabilir miyiz? Giovanni Drogo henüz genç bir subaydır. Ve belki bütün gençler gibi nasıl, nereden geleceği belli olmayan parlak güzel günlerin onu beklediği düşüncesine saf bir inançla bağlıdır. Önünde ona sonsuz gibi gelen bir zaman […]

Devamını Oku...

Bekleyen

“Kendisi bir garip melek, ardına düşmeniz gerek” Duman Saatlerce aynı noktaya bakıyor, her geçen dakika daha çok delirdiğimi hissediyorum. Gözlerim sigara dumanıyla yanmaya başlıyor, kırpmıyorum. O’nu göreceğim kutlu anı kaçırmayı göze alamam. Yanlış anlaşılmasın, derdimden anlayacak bir hekim bulmaya ya da bir kliniğe falan kapatılmaya hiç ama hiç niyetim yok. Halimden gayet memnunum. Hem bu konuda kendimi çoktan ikna ettim. Ne de olsa benim gibilerin dışardaki varlığı insanlara sağlıklı olduklarını […]

Devamını Oku...

Vikont ve Matmazel

Onu hep pencerede görürdüm. Uzun beyaz bıyıkları, eskimiş smokiniyle orada öylece dururdu. Artık çok eskilerde kalan meşhur Cumhuriyet balolarından fırlamış kadar mağrurdu. Baktığımı belli etmemeye çalışarak penceresinin önünden hızlı hızlı geçip giderdim. Hasbelkader göz göze gelsek hemen gözlerimi kaçırırdım. Neden bilmiyorum sanki bakışlarında içime işleyen bir şeyler vardı… Bir gün yine oradan geçerken aralanmış pencereden nefes almak ister gibi kafasını çıkarmış olduğunu gördüm. Gözlerini kapatmış sanki dünyanın en güzel rayihasını […]

Devamını Oku...

Babamın Terlikleri

deliabdal babamın terlikleri

Rıdvan amca sık sık yaptığı gibi yine bir akşam bize oturmaya gelmişti. Konuşurken sanki zor nefes alır gibi hırıltılar çıkarırdı. Babamla ikisi kafa kafaya verip, duman altı olmuş odada saatlerce dertleşirlerdi. Bahsettikleri şeyleri o zamanlar anlamadığım gibi pek de ilgilenmezdim. Sadece Rıdvan amca sinirlensin de o ‘ayıp’ sözcüğü tekrar söylesin diye heyecanla beklerdim. O sihirli an geldiğinde Ankara’daki birilerine öyle içten söverdi ki, o ayıp sözcük dünyanın en doğal sözcüğüne […]

Devamını Oku...

Emanet

süvari emanet

Yemyeşil kayın dallarının arasından kızgınlığını hissettiren güneşi görmek neredeyse imkansızdı. Süvari, bir yandan yüzünü gökyüzüne çevirmiş yapraklardan süzülerek gelen güneşin çehresine usul usul vuran ışığıyla huzur buluyor, öte yandan kim bilir en son ne zaman geçtiği bu eşsiz ormanın uçsuz bucaksızlığını tahayyül ediyordu. Cefakar atının sırtında tüm korkulardan uzakta, sonsuz bir güven duygusuyla dopdoluydu. Birden bunca yıldır hiçbir vakit olmayan bir şey oldu. Atı belki kuru bir dala bastığından belki […]

Devamını Oku...

Davetsiz Misafir

davetsiz misafir yolcu yolculuk

Orada istenmediğimi biliyordum. Yine de bir an evvel gitmeliydim. Aksi aklımın ucundan bile geçmiyordu. Buna karar verdiğimden beri günlerdir nasıl yapacağımı düşünüyordum. Hiçbir şey hatta o bile beni engelleyememeliydi. Gözlerinin içine bakıp ‘geldim… istemesen de, beni ömrümce yok saysan da geldim…’, diyebilmek için her şeyi göze almalıydım. Belki o ana kadar istenilmeyen özlenene dönüşecek, gözündeki ufacık bir ışıltıyla o puslu hava kül olup üzerimize örtülecek, bir anne çocuğunun üstünü örttüğünde […]

Devamını Oku...

Bekir ve Ben

fal kedi hikaye

Bekir’im evden gideli tam tamına üç gün oldu. Üç gündür yolunu gözlüyorum ki köşeden şöylece dönüp küçük patileriyle koşa koşa eve dönecek diye. Sanki sırra kadem bastı ufaklık. O ne yapar ki şimdi dışarıda? Korunmasız, sokağı bilmeyen, çelimsiz bir yavru. Neredeyse ayakta zor duruyor, ha düştü ha düşecek. Kendimi besleyemiyorum ki onu besleyeyim doğru düzgün. Yine de alabildiğim en iyi mamaları aldım ona. Alamadığımda da kendi yemeğimi paylaştım. Yemek seçmezdi […]

Devamını Oku...

Denge

denge deli abdal kısa hikaye

Beş kardeş o güne dek birbirlerine hep destek olmuş, yere her zaman sağlam basmışlardı. Ta ki o elem verici olay, bir plaj voleybolu maçında en büyük ağabeyleri Babuş’un dünyasını başına yıkana kadar. Aslında maç normal seyrinde gidiyor, beş kardeş her zamanki gibi çok iyi performans gösteriyordu. Ancak ne olmuşsa olmuş ve çok yüksekten gelen bir topa smaç vurmak üzere zıplayan Volkan, bir anda kendini yerde bulmuştu. Anlaşılan sağ bacağında bir […]

Devamını Oku...

Yedek Oyuncu

Fikri ağabeyin çalıştığım manavın karşısında evcil hayvanlar için aksesuar, mama satan kendi halinde bir mağazası vardı. Bizim mahallenin bilinen simalarındandı. Eski basketbolcu, koyu Fenerbahçeli olduğunu sağdan soldan duymuştum ama ne derece doğru bilmiyordum. Fiziğine baktığımda duyduklarımın doğru olduğuna inanmam için bir çok neden vardı. Bir doksandan uzun ve hayli geniş omuzluydu. Burun kemiğinin tam üstünde belli belirsiz bir yara izi vardı. Belki de maçlardan birinde yediği dirsek darbesiyle burnu kırılmıştı. […]

Devamını Oku...

Tabyasındaki Saksı

drogo saksı deli abdal

Penceremden ne zaman dışarı baksam gözüm sürekli ona takılıyordu. Sitedeki bir apartmanın en üst katının balkonunda yapayalnız ama kendinden emin etrafı seyrediyordu. Saksının tabanı balkon duvarına çok sağlam basıyor, içindeki toprağın ağırlığı ona güven veriyor olmalıydı. Duvarın en uç noktasındaki köşede siteye hakim bir noktadaydı ve yakınında görüş alanını kapatan ne bir bina, ne başka bir saksı vardı. O kadar uçtaydı ki balkonun zeminine düşmesindense o yükseklikten en aşağı düşmesi […]

Devamını Oku...

Patika

Patika - Deli Abdal

“Belkim bir kertenkeleydim, piç edilmiş bir yağmurun serini” Can Yücel Tozu dumana katarak tam gaz zirveye doğru yol alıyorum. Koordinatları girdiğim navigasyon cihazı çoktan devre dışı kaldı. Torpidoda bulundurduğum eski bir haritadan ara sıra rotamı kontrol ediyorum. İşaretlediğim noktaya az kalmış olmalı, yol bitiyor gibi. İlerde yer yer paslanmış bir levha var. Epeyce yaklaşınca üzerindeki soluk yazıyı güçlükle okuyabiliyorum, “Araç giremez”. Ani bir frenle arabayı durduruyorum. Her yeri sapsarı bir […]

Devamını Oku...

Site Footer

Sliding Sidebar