Onu hep pencerede görürdüm. Uzun beyaz bıyıkları, eskimiş smokiniyle orada öylece dururdu. Artık çok eskilerde kalan meşhur Cumhuriyet balolarından fırlamış kadar mağrurdu. Baktığımı belli etmemeye çalışarak penceresinin önünden hızlı hızlı geçip giderdim. Hasbelkader göz göze gelsek hemen gözlerimi kaçırırdım. Neden bilmiyorum sanki bakışlarında içime işleyen bir şeyler vardı… Bir gün yine oradan geçerken aralanmış pencereden nefes almak ister gibi kafasını çıkarmış olduğunu gördüm. Gözlerini kapatmış sanki dünyanın en güzel rayihasını […]
Etiket: Hayal
Kendinden emin yavaş yavaş ilerliyor. Ne onun, ne onu iten ellerin acelesi var. Hele benim hiç yok. Tekerler beton zemindeki çatlaklara girince, sağa sola doğru tatlı tatlı sallanıyorum. Yine de kafam bulunduğu yeri kaybetmemekte ısrarcı. Sadece yüzümün yönü değişiyor, o da azıcık… İnatçı olduğumu, canın çıkıp huyun çıkmadığını söylerlerdi… Artık çok geç de olsa, ilk defa onlara bu kadar hak veriyorum. Ellerim göbeğimin üzerinde huzurla kavuşmuş, yolculuğun en heyecanlı anını […]
Selim, bir sabah uyandığında, rüyasından sadece şu cümleyi hatırlıyordu : “Kuş gibi hafifleyeceksin, yeter ki biraz cesur ol !” Yatakta, gözlerini tavana dikerek detayları hatırlamaya çalıştı ama rüyaya dair hemen her şey silinip gitmişti… Yalnızca, elinde asa, baston ya da ona benzer uzun bir cisim olan ipince beyaz bir siluet, ikna edici bir ses tonuyla hayal meyal zihninde canlanıyordu. Bunun bir ak sakallı dede olma ihtimali, onu sabah sabah bayağı […]
Bayram arifesiydi. Aylar önce burada mutluluk reçetesi yayımlayan Deli gitmiş yerine huysuz, aksi, suratsız bir adam gelmişti. Sonra o adam da gitmiş yerine huysuz, aksi, suratsız hatta lanet bir adam gelmişti. Sonra o adam da gitmiş yerine… Sanıyorum ne demek istediğimi anladınız. Uzatmanın hiç alemi yok. Kısacası işler benim açımdan sarpa sarmış, gelen gideni aratır olmuştu. Gittikçe daha da dibe vuruyor, yüzeye çıkarak soluklanmak için en ufak bir çaba dahi […]
Yazılarımda, önce emektar bir printer’in, devamında da Şirin Baba’nın helvasını yedikten sonra biraz olsun doymuş, durulmuştum. Bahar güneşinin İstanbul’a teşrif etmesiyle yeniden suya sabuna dokunmayan konularda yazarak, ahaliden gelen”Hadi printer neyse de Şirin Baba’dan ne istedin ? Hikaye böyle bitirilir mi ?” serzenişlerini geçmişte bırakmak, siz sevgili okuyucularımın -eğer varsanız tabii- yüzlerine kalıcı birer gülümseme yerleştirmek istiyordum. İşte bu ulvi duygularla evdeki bilgisayarımın başına oturdum, mutlu bitecek bir hikaye düşünmeye […]