Vikont ve Matmazel

Onu hep pencerede görürdüm. Uzun beyaz bıyıkları, eskimiş smokiniyle orada öylece dururdu. Artık çok eskilerde kalan meşhur Cumhuriyet balolarından fırlamış kadar mağrurdu. Baktığımı belli etmemeye çalışarak penceresinin önünden hızlı hızlı geçip giderdim. Hasbelkader göz göze gelsek hemen gözlerimi kaçırırdım. Neden bilmiyorum sanki bakışlarında içime işleyen bir şeyler vardı… Bir gün yine oradan geçerken aralanmış pencereden nefes almak ister gibi kafasını çıkarmış olduğunu gördüm. Gözlerini kapatmış sanki dünyanın en güzel rayihasını […]

Devamını Oku...

Mor Muz

şeytan deli muz

Şehir üşüyor. Oda soğuk. Yorgan küçük. Ben de küçüğüm. Pencereyi kapıyorum. Karanlık yatağın içine sızarak yorganın altında kaybolma zamanı. Ayaklarım hep daha çok üşür. Yine öyleler. Isınmaları için yorgana sıkı sıkı sarıyorum. O zaman da terliyorlar, ama soğuk soğuk. Yatağıma sakladığım en sevdiğim oyuncaklarıma değiyorlar. Onlar da üşümüşler…Dertop olmuş, nefesimle ısınmaya çalışıyorum. Soğuk girdiğim yatağın yavaş yavaş ısınması… Beslenme çantamdan muz çıkması… İşte beni en çok mutlu eden iki şey! […]

Devamını Oku...

Kırmızı Ayakkabılar

kırmızı ayakkabılar hikaye deli abdal

Selim, bir sabah uyandığında, rüyasından sadece şu cümleyi hatırlıyordu : “Kuş gibi hafifleyeceksin, yeter ki biraz cesur ol !” Yatakta, gözlerini tavana dikerek detayları hatırlamaya çalıştı ama rüyaya dair hemen her şey silinip gitmişti… Yalnızca, elinde asa, baston ya da ona benzer uzun bir cisim olan ipince beyaz bir siluet, ikna edici bir ses tonuyla hayal meyal zihninde canlanıyordu. Bunun bir ak sakallı dede olma ihtimali, onu sabah sabah bayağı […]

Devamını Oku...

Taş

tas-valide-han-hikaye

İstanbul’un virane hanlarından birinde çamurlu, pis bir su birikintisinin ortasına atılmış büyük, eski bir taşım ben. Talihim her zaman böyle kötü değildi elbette. Yüz elli yıla yakın buraların en güzel, en şaşaalı günlerini de yaşadım. Mimarı, eserini tamamlarken, dualar eşliğinde han duvarının en tepe noktasına kendi elleriyle yerleştirmişti beni. Rehberler, hanın tarihini turistlere anlatırken, yukarı bakarak elleriyle yıpranmış duvarları gösterdiklerinde, onlarla göz göze gelirdim. Defalarca dinlediğim halde hanı kimin inşa […]

Devamını Oku...

Sadece On Sene

kentsel-dönüşüm-sirin-baba

Zor ve bitmek bilmeyen bir günün sonunda, Şirin Baba kendini yatağına zor atmıştı. Her zamanki gibi Gargamel’in kara büyülerini savuşturmak, şirinlerin sorunlarını dinlemekten bitap düşmüştü. Mantar evinin penceresinden bahar rüzgarı püfür püfür esiyor, adeta onu hiç bilmediği diyarlara tatlı tatlı çağırıyordu. Bir gün daha köyünü türlü belalardan korumuş olmanın ; bu köyün sonsuza dek böyle kalacağına olan inancın verdiği iç huzuruyla, gözleri kendiliğinden kapandı. Şirin Baba, ihtiyacı olan o kopkoyu, […]

Devamını Oku...

Site Footer

Sliding Sidebar