Muhteşem bültenimizde bu hafta sizlerle tamamen bana, yani Deli Abdal’a ait olan sihirli bir ‘mutluluk’ formülü paylaşacağım. Ey kronik mutsuzlar, hiç meraklanmayın, Deli yine iş başında ve emrinize amade ! Gökyüzü yine karanlık, gri ve depresif mi ? Hayatında her şey ters mi gidiyor ? Merkür yine retro mu yapıyor ? Fenerbahçe yine kupon mu yatırdı ? Hepsinin çözümü işte bu yazıda.
Sabırsızlandığınızı, enerji havuzumuza yaptığınız inanılmaz katkıyla hissedebiliyorum. Heyyy !! nerde kaldın ? Su çok güzel, hadi sen de atla ! Evet, işte artık herkes geldiğine göre başlayabiliriz.
Elbette bir miktar çikolata ve kahve tüketmenizi önerip mutluluğun altın oranını vererek bu ağır görevden kaçmayı deneyebilirim. Ya da ‘hadi herkes parklara, kiminiz kaydırağa, kiminiz salıncağa’ diyerek içinizdeki çocuğu gıdıklama yoluna da gidebilirim.
Ama bu tip beylik çözümler elbette bana yakışmaz ! Size vereceğim kadim formül tamamen bana özgü ve daha önce hiç söylenmemiş, duyulmamış ve hatta denenmemiş olmalı. Ne demiş şair: “en güzel formül, henüz denenmemiş olandır”
Denenmemiş bir formülün tutarlılığını sorgulayarak “işte burada çuvalladın !” diyen mühendis formasyonlu arkadaşlar için diyecek pek bir sözüm yok. Bu kadar ciddi olmasanız zaten benim formülüme de gerek kalmazdı değil mi ? Meslek hastalığı olarak sol beynini çok kullanan arkadaşlara, öncelikle biraz sağ beyin kullanmalarını salık veriyorum.
Nedir bu sol ve sağ beyin derseniz buyrun ipucu : şimdi gözünüzü kapatıp kendinizi gitmek istediğiniz bir yerde hayal edin. İşte bakın sağ beyin çalışmaya başladı bile, gülümsediğinizi görür gibiyim ! Şimdi de oraya gitme yollarını, uçak biletini, kalacak yeri hesaplayın, bunlar da sol beynin işi.
İşte ilk tüyoyu verdim bile. Her şeyi bu kadar ciddiye alıp hesaplamayın, hayat zaten yeterince ciddi ve sıkıcı. Daraltmayın kendinizi ve bir kere olsun otobüs şoförünü dinleyip “boşluklara doğru ilerleyin”
Biliyorum önünüzde çetin bir yol var. Ama eğer koca kulaklıklarıyla müzik dinleyen sırt çantalı genci kıvrak bir vücut hareketiyle geçerek, hijyen yoksunu kokarca arkadaşı zehirlenmeden ekarte edebilirseniz pekala size vaadettiğim gül bahçesine ulaşmanız mümkün, ani bir frenle yere kapaklanmadınızsa tabii ! Nasıl, oralar daha havadar değil mi ?
Gördüğünüz gibi mutluluk düşündüğünüz kadar uzak değil. Sadece ona doğru ilerlemeniz ve vazgeçmemeniz, ya da tam olarak olduğunuz yerde kalmanız, kımıldamamanız gerekiyor. Hem sonuçta herkes mutlu olmak zorunda da değil. Şefinizle mutluluğa varsınız biliyorum ama ya mutsuzluğa da var mısınız ?
Büyük umutlarla bu yazıyı sonuna kadar okuyanlar varsa eğer sadece şunu söylemek isterim : mutluluk şefin menüsünde değilse eğer mutlaka içinizdedir ve onu ancak siz bulabilirsiniz, her şeyi şefinizden beklemeyin !
Yine de bonus:)