Adam pineklediği koltuktan kalktı, aynaya baktı ve bir anda aklından şu soru geçti “Kimsin sen?” İçinden ta derinlerden gelen bir ses kendinden çok emin cevap verdi: “Şüphesiz ki sen, bildiğin kişi değilsin”. Kafası karıştı, bu kadar kesin bir cevap beklemiyordu.
Çantasından bir kitap çıkardı, kitabın rastgele bir sayfasını okumaya başladı: “Sarsıl, sarsılmak iyidir, bundan korkma. Bir ağaç kendisini ancak rüzgarla sınar, rüzgarla sınandığında tüm zayıf yapraklarını döker ve kendi özüyle kalır, belki çıplak ama tamamen kendisi olarak. İnsan da böyledir, kendini tanıman için sarsılman gerekir.” Hiçbir şey anlayamıyordu, bu zamana kadar kendisi olamadıysa kim olmuştu peki ?
Radyoyu açtı, bir anda Hayko Cepkin’i duydu: “Beni bir durdur, beni bir durdur ,Dilimi durdur, sesimi durdur, bana bir doktor! ..”
Hemen şarkıyı Google’ladı, adı ‘Paranoya’ydı. Avuçlarının terlediğini hissetti, neler oluyordu böyle ? Sanki Güney Kore yapımı bir gerilim filminde anlamlandıramadığı olaylar zinciriyle karşı karşıyaydı ve sonunda kesin ölecekti !
İyiden iyiye şüphelenmişti, belki de evren ona bir şeyler söylemek istiyor, ama kıvırıyordu. Yavaşça kumandaya uzandı, televizyonu açmadan önce yutkundu, herhalde televizyon da boş durmayacak ve ona “ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” diyecekti.
Gözlerini kapadı, televizyonu açtı. Bir süre sadece dinledi, spiker televizyonda karşısındakine soruyordu: “Peki bize biraz kendinizden bahseder misiniz ? Kimsiniz siz ?” Televizyondaki kişi, kendinden emin, “Ben” le başlayan bir sürü uzun cümle kurdu ama bu cümlelerde hep bir şeyler eksik kaldı.
Sanki anlar gibi olmuştu, televizyonda duyduğu adam da aslında o adam değildi. Bu kadar çok “ben” olan yerde, mutlaka yalan dolan da olurdu.
Gözleri halen kapalıydı, ama algıları sanki daha açıktı. Kim bilir belki gözlerini açsa, televizyondaki adamın söylediği her şeye inanabilirdi ? Peki ne yapmalıydı, insanları gerçekten görebilmek için gözleri kapalı mı yaşamalıydı ?
Yine de bu deneyim onu cesaretlendirmişti, sonuna kadar gidecek ve kim olduğunu bulacaktı. İçinden geçen şu cümlenin kılişeliğine güldü “sonunu düşünen kahraman olamaz”
Gözleri halen kapalıydı, kanalı değiştirdi. Bir film eleştirmeni televizyonda az sonra başlayacak olan filmden bahsediyordu : “Kahramanın Yolculuğu” .